Avrupada bir heyula kol geziyor.Komünist ManifestoMark Twain bir keresinde, ölümüne dair söylentilerin abartildigini söyleyerek dalga geciyordu. Ilginc bir olgu olarak, yaklasik yüz elli yildir her sene öldügü ilan edilen Marksizm, yine de, bazi anlasilamayan nedenlerden ötürü, inatci bir dokuz canlilik göstermektedir. Bunun en iyi kaniti da, ona yöneltilen saldirilarin yalnizca devam etmekle kalmayip hem siklik hem de sertlik bakimindan artma egilimi göstermesidir. Eger Marksizm gercekten gecersiz ve yersiz bir sey ise, neden onun adini anmaktan bile huzursuz olunuyor Gercek su ki, Marksizme iftira edenlere o eski heyula hala musallat olmaya devam ediyor. Pek hoslarina gitmese bile, savunduklari sistemin ciddi zorluklar icinde oldugunun ve asilamaz celiskilerle parcalandiginin; sosyalizmin totaliter karikatürünün cöküsünün tarihin sonu olmadiginin farkindalar. Gectigimiz birkac yilda, Berlin Duvarinin yikilisindan bu yana, Marksizme ve genel olarak sosyalizm fikrine karsi esi görülmemis bir ideolojik karsi saldiri söz konusuydu. Francis Fukuyama, Tarihin Sonunu ilan edecek kadar ileri gitti. Ama tarih, üstelik intikamini da alarak devam ediyor. Rusyada Stalinizmin garabet rejimi yerini daha da büyük bir garabete birakmistir. Eski Sovyetler Birligindeki serbest piyasa reformunun gercek anlami, üretici güclerin, bilim ve kültürün muazzam bir cöküsü olmustur, öyle ki, bu boyutta bir cöküs ancak savasta alinan feci bir bozguna benzetilebilir.Tüm bunlara ragmen -belki de tam da bu yüzden- kapitalizmin sözde erdemlerine hayranlik duyanlar, Stalinizmin cöküsünün sosyalizmin islemedigini kanitladigi yalanini yutturabilmek icin cok ciddi servetler harcamaktalar. Marx ve Engelsin ortaya koydugu ve sonra Lenin, Trocki ve Rosa Luxemburg tarafindan gelistirilen tüm bir düsünceler bütününün tamamen gözden düstügü saniliyor. Ne var ki daha yakindan bakarsak, giderek daha da asikar hale gelen sey, sadece sanayilesmis ülkelerde bile yirmi iki milyon insani tüm bir kusagin yaratici potansiyelini israf ederek zorla calisma disi bir yasama mahkm eden, serbest piyasa ekonomisi denen seyin krizidir. Bati toplumunun tümü kendisini yalnizca ekonomik, politik ve toplumsal olarak degil ayni zamanda ahlaki ve kültürel bakimdan da bir acmazda buluyor. Onyillar önce Marksistler tarafindan öngörülen Stalinizmin cöküsü, 20. yüzyilin son on yilinda kapitalist sistemin dünya ölceginde derin bir krizde oldugu gercegini gizleyemez. Sermayenin stratejistleri gelecege derin bir önseziyle bakiyorlar. Ve aslinda, daha dürüst olanlar, yanitlamaya cesaret edemedikleri su soruyu kendilerine soruyorlar Su yasli Karl her seye ragmen acaba hakli miydiMarksizmin fikirleri ister kabul edilsin ister reddedilsin, bu fikirlerin dünyada yarattigi muazzam etkiyi inkar etmek mümkün degildir. Komünist Manifestonun ortaya cikisindan günümüze degin, Marksizm, yalniz politik arenada degil insan düsüncesinin gelisimi alaninda da belirleyici bir faktör olmustur. Ona karsi savasanlar yine de onu kendilerinin kalkis noktasi olarak ele almak zorunda kaliyorlar. Ve bugünkü durum ne olursa olsun, su su götürmez bir olgudur ki, Ekim Devrimi dünya tarihinin tüm gidisatini degistirmistir. Bu nedenle Marksizmin teorileriyle daha yakin bir tanisiklik, zamanimizin en temel olgularini anlamak isteyen herkes acisindan zorunlu bir önkosuldur.