Fanfarloda karsimiza Samuel olarak cikan Baudelaire, yok edici güclerin albenisi karsisinda cesitli alegoriler ve siirlerine yaptigi atiflarla varligini bir kadinin tahammülfersa aleminde sinar. Cünkü yasama karsi ayni oranda tiksinti ve sevgi duyan sair, yeryüzü denilen zindandan yalnizca böylesi paradoksal bir varolusun kapisini aralayarak cikabilir. Öyle ki bu kisa romanda Baudelaire, bir süre ask yasadigi Jeanne Duval ile arasindaki kabus dolu iliskiyi anlatir. Lüks düskünü olan bu kadina özledigi hayatini sair hicbir zaman veremeyecektir.Baudelaire kendisinin ucurum oldugunu hisseden adam. Gurur, sikinti, basdönmesi kendini ta kalbinin derinliklerine dek gören, kimseyle kiyaslanmaz, kimsenin iletisim kuramayacagi, yaratilmamis, sacma, yararsiz, tam bir yalnizlik icine birakilmis, kendi yükünü tek basina tasiyan, tek basina varolusunu dogrulamaya mahkum edilmis ve durmadan kendi ellerinden kacan, kendi avuclari arasindan kayan, kendi icine dönüp gözleyen, ama bir yandan da kendi disinda sonsuz bir kovalamacaya atilmis, dipsiz, duvarsiz ve karanliksiz bir ucurum, öngörülemeyen ve de pek iyi bilinen, apaydinliktaki bir gizem.