Bu kitapta okuyacaginiz öykülerde, liseyi bitirene kadar cocuklugumun gectigi, sirin bir Karadeniz ilcesi olan Göreledeki yasamimdan aklimda kalan, altmisli ve yetmisli yillardaki örf adetleri, kültürü, folkloru, yemekleri, okulumu, dedem sünnetci Bekiri, annemi, babami kardeslerimi, akrabalarimi, dilimin döndügünce anlatmaya calistim. Memlekete her gittigimde, benim cocuklugumdaki adet ve geleneklerin birer birer terkedildigini, cocuklugumuzun gectigi, tipik köy evlerinin yerini beton evlerin aldigini, eski köy dügünlerinin neredeyse unutulmaya yüz tuttugunu gözlüyorum. Findik ayiklama, misir soyma, tarla kazma imecesi de kalmadi. Ahsaptan yapilan yogurt külegine, ayran yayiklarina, camasir ve hamur teknelerine, tas el degirmenlerine artik rastlanmiyor. Demircilerin yaptigi anahtarlari kocaman kapi kilitlerini de artik göremiyoruz. Yeniliklere ve teknolojiye karsi degilim ama, gecmisin yeni nesiller tarafindan bilinmesi gerekir.Benim yasimda olanlar ile benden büyükler bu yasami gördüler ve biliyorlar. Bizden sonra geleceklere o günlerdeki yasami, adet ve gelenekleri bir parca anlatmayi basarabildiysem ne mutlu bana.