Bir kentin tarihini, cografyasini, toplumsal hayatini, gecirdigi degisimleri, insan tiplerini, atmosferini, dogal güzelliklerini, unutulan degerlerini, yeme icme kültürünü, gecesini gündüzünü, yazini kisini, folklorunu, eglence hayatini, daha bin türlü özelligini, herkes kendince görür. Tarihci baska, cografyaci baska, turizmci baska, asker baska, ögretmen bambaska bir gözle görür ve kendi bakis acisiyla yazmak ister. Ama bir yazar-edebiyatci, kendince bir duyarlikla yaklasir kentine. Cevresine gönül gözüyle bakar. Kendisini degisik insanlarin yerine koyar, onlarin yüregiyle de hissetmeye calisir, öylece yazar... Yazar yazdigi zaman, bircok kimse o yazida kendi duygularini, düsünüp de söyleyemediklerini bulur. Kendisinden önce yazilmis olanlari da animsamak ister... Bu düsünceden yola cikarak, Istanbulun kirk semti, kirk farkli edebiyatci-yazar tarafindan kaleme alindi. Okurla ayni zamanda bulusan bu kirk kitaplik dizi hem bir ilk olmasi hem de Istanbul 2010 Avrupa Kültür Baskentine armagan olmasi acisindan yüksek deger tasimaktadir.